Eserleri » Hacc Amelleri
Arama:
3- Meş’ar’ul-Haram’da (Müzdelife’de) Vakfe →
← 1- Hac İhramı
2- Arafat’ta Vakfe
Temettü haccının vacip amellerinden ikincisi kurbet ve ihlâs kastıyla Arafat’ta vakfedir.
Vakfeden maksat; ne şekilde olursa olsun; binmiş olarak, yaya, durarak veya hareket ederek orada bulunmasıdır.
365- Arafat’ın sınırları şunlardan ibarettir: “Urnete”, “Seviyye”, “Nemire” çölünden “Zilmecaz”a kadar ve “Me’zemin”den vakfe yerinin sonuna kadardır. Bunlar Arafat’ın sınırlarıdır, vakfe yerleri değil.
366- Zahiren “Rahmet” dağı vakfe yerindendir. Ama sol taraftan dağın eteğinde durmak daha iyidir.
367- Vakfe niyet ve iradeyle olmalıdır. Eğer vaktin evvelinden vakfeyi niyet eder sonra bayılır veya uyuyarak vaktin sonuna kadar öyle kalırsa yeterli olur. Eğer vakfe kastı etmeksizin uyku halinde veya baygın kalırsa vakfesi gerçekleşmemiş olur. Ama vakfe niyeti ederek vaktin tamamında uyur veya baygın kalırsa bu vakfenin yeterli olması sakıncalıdır.
368- Zilhicce ayının dokuzuncu günü öğlenin ilkinden gün batımına kadar Arafat’ta bulunmak vaciptir. Ama vakfenin öğlenin evvelinden itibaren olması ihtiyat gereğidir. Meşhur görüşe göre; öğle vaktinin evvelinden bir gusül ederek öğle ve ilkindi namazını peş peşe kılabilecek bir zamana ertelemek caizdir.
Zikredilen zamanın tamamında vakfe yapmak; vacip olmakla birlikte ve bilerek terk etmenin günah sayılmasıyla birlikte rükun değildir. Yani vakfeyi belirtilen vaktin bir miktarında yerine getirmezse haccı batıl değildir.
İhtiyari olarak vakfeyi tamamen terk ederse haccı batıl olur. Buna göre vakfenin rüknu bir miktar vakfe etmekten ibarettir.
369- Arafat’ta ihtiyari vakfeyi -ister unutkanlık nedeniyle, ister hükmü bilmediğinden olsun- derk edemeyen; yani Arefe günü orada bulunamayan, hükmü öğrenmemek hususunda kusurlu değilse veya başka bir mazereti varsa, zaruri vakfeyi -yani bayram gecesi bir miktar vakfeyi- yerine getirmesi vaciptir. Zaruri vakfeyi yerine getirdiği durumda haccı sahihtir. Ama onu kasıtlı olarak yerine getirmezse haccı batıldır.
Bu zaruri vakfeyi; güneş çıkmadan önce Maşer’de olabilecek şekilde yerine getirilmesi durumunda geçerlidir. Eğer zaruri vakfeyi gerçekleştirdiğinde zikredilen zamanda Meş’arde bulunamayacağından korkarsa, Meş’arde vakfeyle yetinmesi vaciptir ve haccı da sahihtir.
370- Güneş batmadan önce kasıtlı olarak ve hükmü bilerek Arafat’tan çıkmak haramdır. Ancak haccı batıl etmez. Yeniden Arafat’a dönerse kendisine bir şey vacip değildir. Fakat geri dönmezse bir deve keffaret vermelidir. Onu da kurban bayramı günü kesmelidir. Onu Mekke’de değil Mina’da kesmesi ihtiyata daha uygundur. Eğer bu keffareti veremezse 18 gün Mekke’de, geri dönüş yolunda veya ailesinin yanında oruç tutmalıdır. Onları peş peşe tutması evla ve ihtiyata daha uygundur.
Bu hüküm unutkanlık veya hükmü bilmeyerek Arafat’tan ayrılan için de geçerlidir. Buna göre, hükmü öğrendikten veya hatırladıktan sonra geri dönmelidir. Bu iki durumda geri dönmezse keffaret vermelidir.
371- Arafat ve Meş’arde vakfe ve şeytan taşlama, Mina’da gece kalmak gibi haccın bazı vacipleri Zilhicce ayının belli geceleri veya gündüzleri yapılması gerektiğinden, mükellefin bu tür amelleri vaktinde yerine getirebilmesi için bu ayın hilalini görülmesi hususunda araştırma yapması vaciptir.
Mukaddes yerlerin kadısının hilalin sabit olduğuna dair verdiği hüküm şer-i kurallara uymazsa bu durumda bazıları şöyle demişlerdir: Eğer mükellef verilen hükmün gerçeğe uyduğuna ihtimal verirse, böyle bir mükellef hakkında kadının verdiği hüküm hüccettir. Ona uyması gerekir.
Bu hüküm, hilalin şer-i olarak belirlenmesine bağlı olan, Meş’arde, Arafat’ta durmak ve bunların dışındaki diğer amellerinde de geçerlidir. Ona mutabık olarak amel etmelidir. Buna göre amel ederse haccı sahihtir. Etmezse batıldır.
Hatta bazıları demişlerdir: Gerçeğe uymadığından emin olunsa bile, takiyye durumunda onun hükmüne uymak yeterlidir.
Ancak her iki görüş de sakıncalıdır. Buna göre; eğer mükellefin hac amellerini şer-i kurallara göre hilalin sabit olduğu vakitlerde yapması mümkün ise ve onları bu şekilde yaparsa zahiren haccı sahihtir. Demek ki eğer o amelleri zikredilen şekilde, bir mazeretten dolayı olsa bile yerine getiremezse, Arafat ve Meş’ar vakfelerinde de kadının hükmüne uymazsa kuşkusuz olarak haccı batıldır. Ama eğer ona uyarsa haccının doğruluğu sakıncalıdır.
3- Meş’ar’ul-Haram’da (Müzdelife’de) Vakfe →
← 1- Hac İhramı
Vakfeden maksat; ne şekilde olursa olsun; binmiş olarak, yaya, durarak veya hareket ederek orada bulunmasıdır.
365- Arafat’ın sınırları şunlardan ibarettir: “Urnete”, “Seviyye”, “Nemire” çölünden “Zilmecaz”a kadar ve “Me’zemin”den vakfe yerinin sonuna kadardır. Bunlar Arafat’ın sınırlarıdır, vakfe yerleri değil.
366- Zahiren “Rahmet” dağı vakfe yerindendir. Ama sol taraftan dağın eteğinde durmak daha iyidir.
367- Vakfe niyet ve iradeyle olmalıdır. Eğer vaktin evvelinden vakfeyi niyet eder sonra bayılır veya uyuyarak vaktin sonuna kadar öyle kalırsa yeterli olur. Eğer vakfe kastı etmeksizin uyku halinde veya baygın kalırsa vakfesi gerçekleşmemiş olur. Ama vakfe niyeti ederek vaktin tamamında uyur veya baygın kalırsa bu vakfenin yeterli olması sakıncalıdır.
368- Zilhicce ayının dokuzuncu günü öğlenin ilkinden gün batımına kadar Arafat’ta bulunmak vaciptir. Ama vakfenin öğlenin evvelinden itibaren olması ihtiyat gereğidir. Meşhur görüşe göre; öğle vaktinin evvelinden bir gusül ederek öğle ve ilkindi namazını peş peşe kılabilecek bir zamana ertelemek caizdir.
Zikredilen zamanın tamamında vakfe yapmak; vacip olmakla birlikte ve bilerek terk etmenin günah sayılmasıyla birlikte rükun değildir. Yani vakfeyi belirtilen vaktin bir miktarında yerine getirmezse haccı batıl değildir.
İhtiyari olarak vakfeyi tamamen terk ederse haccı batıl olur. Buna göre vakfenin rüknu bir miktar vakfe etmekten ibarettir.
369- Arafat’ta ihtiyari vakfeyi -ister unutkanlık nedeniyle, ister hükmü bilmediğinden olsun- derk edemeyen; yani Arefe günü orada bulunamayan, hükmü öğrenmemek hususunda kusurlu değilse veya başka bir mazereti varsa, zaruri vakfeyi -yani bayram gecesi bir miktar vakfeyi- yerine getirmesi vaciptir. Zaruri vakfeyi yerine getirdiği durumda haccı sahihtir. Ama onu kasıtlı olarak yerine getirmezse haccı batıldır.
Bu zaruri vakfeyi; güneş çıkmadan önce Maşer’de olabilecek şekilde yerine getirilmesi durumunda geçerlidir. Eğer zaruri vakfeyi gerçekleştirdiğinde zikredilen zamanda Meş’arde bulunamayacağından korkarsa, Meş’arde vakfeyle yetinmesi vaciptir ve haccı da sahihtir.
370- Güneş batmadan önce kasıtlı olarak ve hükmü bilerek Arafat’tan çıkmak haramdır. Ancak haccı batıl etmez. Yeniden Arafat’a dönerse kendisine bir şey vacip değildir. Fakat geri dönmezse bir deve keffaret vermelidir. Onu da kurban bayramı günü kesmelidir. Onu Mekke’de değil Mina’da kesmesi ihtiyata daha uygundur. Eğer bu keffareti veremezse 18 gün Mekke’de, geri dönüş yolunda veya ailesinin yanında oruç tutmalıdır. Onları peş peşe tutması evla ve ihtiyata daha uygundur.
Bu hüküm unutkanlık veya hükmü bilmeyerek Arafat’tan ayrılan için de geçerlidir. Buna göre, hükmü öğrendikten veya hatırladıktan sonra geri dönmelidir. Bu iki durumda geri dönmezse keffaret vermelidir.
371- Arafat ve Meş’arde vakfe ve şeytan taşlama, Mina’da gece kalmak gibi haccın bazı vacipleri Zilhicce ayının belli geceleri veya gündüzleri yapılması gerektiğinden, mükellefin bu tür amelleri vaktinde yerine getirebilmesi için bu ayın hilalini görülmesi hususunda araştırma yapması vaciptir.
Mukaddes yerlerin kadısının hilalin sabit olduğuna dair verdiği hüküm şer-i kurallara uymazsa bu durumda bazıları şöyle demişlerdir: Eğer mükellef verilen hükmün gerçeğe uyduğuna ihtimal verirse, böyle bir mükellef hakkında kadının verdiği hüküm hüccettir. Ona uyması gerekir.
Bu hüküm, hilalin şer-i olarak belirlenmesine bağlı olan, Meş’arde, Arafat’ta durmak ve bunların dışındaki diğer amellerinde de geçerlidir. Ona mutabık olarak amel etmelidir. Buna göre amel ederse haccı sahihtir. Etmezse batıldır.
Hatta bazıları demişlerdir: Gerçeğe uymadığından emin olunsa bile, takiyye durumunda onun hükmüne uymak yeterlidir.
Ancak her iki görüş de sakıncalıdır. Buna göre; eğer mükellefin hac amellerini şer-i kurallara göre hilalin sabit olduğu vakitlerde yapması mümkün ise ve onları bu şekilde yaparsa zahiren haccı sahihtir. Demek ki eğer o amelleri zikredilen şekilde, bir mazeretten dolayı olsa bile yerine getiremezse, Arafat ve Meş’ar vakfelerinde de kadının hükmüne uymazsa kuşkusuz olarak haccı batıldır. Ama eğer ona uyarsa haccının doğruluğu sakıncalıdır.