Eserleri » Tam İlmihal
Arama:
ZEKÂTA MÜSTAHAK OLANLARIN ŞARTLARI →
← TİCARET MALININ ZEKÂTI
ZEKÂTIN VERİLECEĞİ YERLER
889- Zekât şu sekiz yerden birinde kullanılmalıdır:
1) Fakirler: Kendisinin ve ailesinin bir yıllık ihtiyacına sahip olmayan kimseye fakir denir. Sanatı, mülkü veya sermayesi olup, onlarla bir yıllık masrafını karşılayacak durumda olan kimse fakir değildir.
2) Miskinler: Fakirden daha güç bir durumda bulunup, zorlukla geçinen kimseye miskin denir.
3) Zekât İşlerinde Çalışan Görevliler: Bundan maksat, Masum İmam (a.s) ya da onun naibi (=vekili) tarafından zekâtları toplamak, korumak, toplananların hesabını yapmak ve onları İmam'a (a.s), naibine veya fakirlere ulaştırmakla görevlendirilmiş kimsedir.
4) Kâfirler ve Bazı Müslümanlar: Zekât verildiği takdirde kalpleri İslâm dinine ısındırılacak, savaşta veya başka yerlerde Müslümanlara yardım edecek olan kâfirler. Aynı şekilde Peygamber’in (s.a.a) getirdiklerinin bazılarına zayıf imanı olan Müslümanlara zekât verilebilir. Elbette zekat verilmesi halinde imanlarının güçlenmesine sebep olmalıdır. Emiru’l Müminin Hz. Ali’nin (a.s) velayetine imanı olmayan için de aynı hüküm geçerlidir.
5) Köleler: Köleleri satın alarak serbest bırakmak.
6) Borçlular: Bunlar, borçlanarak borcunu ödeyemeyen kimselerdir.
7) Allah yolunda harcamak: Yani cami ve dini eğitim yapılan medreseler yahut şehrin temizliği, yol yapımı geliştirilmesi ve diğer Müslümanların genelinin yararına olan işlerde kullanmak.
8) Yolcular: Yolculukta muhtaç düşen kimselerdir.
Bunlar zekâtın harcanabileceği yerlerdir. Mal sahibi İmam’ın (a.s) veya vekilinin izni olmadan 3. ve 4. yerlerde zekâtı kullanamaz. 7. yerde de farz ihtiyat gereği şer’i hâkimden izin almalıdır. Bu yelerle ilgili hükümler ileride açıklanacaktır.
1890- Farz ihtiyat gereği fakir ve miskin kimsenin, kendisi ile ailesinin yıllık ihtiyacını giderecek ve bir yıl yetecek kadardan fazla zekât alması caiz değildir. Hatta bir miktar para ve eşyası olan kimse, ancak yıllık ihtiyacından eksik olan miktar için zekât alabilir.
1891- Yıllık ihtiyacını giderecek miktarda malı olan kimse, bunun bir kısmını harcadıktan sonra elinde kalan miktarın bir yıl yetecek kadar olup olmadığından şüphe ederse, zekât alamaz.
1892- Sanat, mülk veya ticaret sahibi kimsenin geliri yıllık giderinden az olursa, yıllık ihtiyacından eksik olan kısım için zekât alabilir; iş aletlerini, mülkünü veya kendi sermayesini ihtiyaçları için harcaması gerekmez.
1893- Kendisinin ve ailesinin yıllık ihtiyacını giderecek mala sahip olmayan fakir bir kimsenin, malik olduğu ve içinde oturduğu bir evi ile bir bineği olur ve bunlar olmadan yaşayamıyorsa, bunları haysiyetini korumak için bulundursa bile zekât alabilir. Yine ev eşyası, kaplar, yazlık-kışlık elbiseler ve ihtiyaç duyduğu diğer şeylerin de hükmü böyledir. Bunlara sahip olmayan bir fakir de bunlara ihtiyaç duyuyorsa, zekâttan bunları temin edebilir.
1894- Çalışarak kendisinin ve ailesinin geçimini sağlayabilecek durumda olan kimse, tembellik ederek çalışmıyorsa, zekât alması caiz değildir. Çalışmak tahsiline engel olsa da fakir öğrencinin, fakirlerin hakkından zekât alması caiz değildir. Ama öğrenimi kendisine farz olursa, alabilir. Ayrıca öğrenimi halkın geneline faydalı olacaksa, şer’i hâkimin izniyle, zekâtın Allah yolunda harcanan bölümünden alması, farz ihtiyat gereği caizdir. Herhangi bir mesleği öğrenmesi zor olmayan bir fakir, farz ihtiyat gereği hayatını zekât alarak sürdürmemelidir. Ancak öğrenme süresi boyunca zekât almasının sakıncası yoktur.
1895- Önceden fakir olan bir kimse, "Yine fakirim." derse, insan, sözüne güvenmese bile ona zekât verebilir. Fakat önceden fakir olup olmadığı bilinmeyen kimseye, fakir olduğuna emin olunmadıkça, ihtiyat gereği zekât vermek caiz değildir.
1896- Önceden fakir olmayan bir kimse "Fakirim" derse, söylediklerine emin olunmadıkça ona zekât verilemez.
1897- Zekât vermesi gereken kimse, bir fakirden alacaklı olursa, fakirdeki alacağını zekât karşılığı olarak hesap edebilir.
1898- Bir kimsenin fakir olan borçlusu ölür ve bıraktığı miras da borcunu ödeyecek miktarda olmaz, olsa bile varisleri vermezse veya herhangi bir sebepten dolayı insan alacağını alamazsa, alacağını zekât karşılığı sayabilir.
1899- Fakire zekât olarak verilen şeyin zekât olduğunu bildirmeye gerek yoktur. Hatta fakir utanıyorsa, zekât niyetiyle verip, zekât olduğunu söylememek müstehaptır.
1900- Bir kimse, zekâtını fakir zannettiği birine verdikten sonra fakir olmadığını anlar yahut şer'î hükmü bilmemesi yüzünden fakir olmayan birisine zekât verirse, eğer verdiği mal harcanmamışsa, geri alıp müstahak olan birine vermelidir. Ama harcanmışsa; zekâtı alan kişi zekât olduğunu biliyorduysa, ondan bedelini alıp müstahak olan birine vermesi gerekir. Ama zekât olduğunu bilmiyorduysa, ondan hiçbir şey alamaz. Kendi malından zekâtın karşılığını müstahak olan şâhısa vermelidir. Hatta fakir olup olmadığında araştırma yaparak veya şer’i bir delile dayanarak vermişse, farz ihtiyat gereği zekâtını vermelidir.
1901- Bir yıllık ihtiyacını giderecek malı olan kimse, borçlu olup borcunu ödeyemezse, borcunu ödemek için zekât alabilir; ama borç olarak aldığı şeyi günah yolda harcamış olmamalıdır.
1902- Borçlu olup borcunu ödeyemeyen bir kimseye zekât verildikten sonra, o kimsenin aldığı borcu günah işte kullandığı anlaşılırsa, eğer zekât verilen kimse fakir olursa, ona verilen mal fakir hakkından zekât olarak sayılabilir.
1903- Borçlu olup borcunu ödeyemeyen bir kimse, fakir olmasa bile, insan, ondaki borcunu zekât olarak hesaplayabilir.
1904- Harçlığı bitmiş veya bineği kullanılmaz hâle gelmiş bir yolcunun yolculuk gayesi, günah işlemek olmaz ve borçlanarak yahut bir şeyini satarak gideceği yere ulaşma imkânı olmazsa, kendi vatanında fakir olmasa bile zekât alabilir. Fakat başka bir yere vardığında borç alma veya bir şeyini satarak yol masrafını temin etme imkânına sahip olursa, ancak kendisini oraya ulaştıracak miktarda zekât alabilir. Bir şeyi satarak veya kiralayarak vatanında yol masrafını karşılayabilecek ise, farz ihtiyat gereği zekat almaması gerekir.
1905- Yolculukta muhtaç düşüp zekât alan kimse, vatanına ulaşır ve zekât olarak aldığı malın bir miktarı artarsa, eğer artan kısmı kendisinden zekât aldığı mal sahibine ulaştıramazsa, şer'î hâkime vermesi ve onun zekât olduğunu bildirmesi gerekir.
ZEKÂTA MÜSTAHAK OLANLARIN ŞARTLARI →
← TİCARET MALININ ZEKÂTI
1) Fakirler: Kendisinin ve ailesinin bir yıllık ihtiyacına sahip olmayan kimseye fakir denir. Sanatı, mülkü veya sermayesi olup, onlarla bir yıllık masrafını karşılayacak durumda olan kimse fakir değildir.
2) Miskinler: Fakirden daha güç bir durumda bulunup, zorlukla geçinen kimseye miskin denir.
3) Zekât İşlerinde Çalışan Görevliler: Bundan maksat, Masum İmam (a.s) ya da onun naibi (=vekili) tarafından zekâtları toplamak, korumak, toplananların hesabını yapmak ve onları İmam'a (a.s), naibine veya fakirlere ulaştırmakla görevlendirilmiş kimsedir.
4) Kâfirler ve Bazı Müslümanlar: Zekât verildiği takdirde kalpleri İslâm dinine ısındırılacak, savaşta veya başka yerlerde Müslümanlara yardım edecek olan kâfirler. Aynı şekilde Peygamber’in (s.a.a) getirdiklerinin bazılarına zayıf imanı olan Müslümanlara zekât verilebilir. Elbette zekat verilmesi halinde imanlarının güçlenmesine sebep olmalıdır. Emiru’l Müminin Hz. Ali’nin (a.s) velayetine imanı olmayan için de aynı hüküm geçerlidir.
5) Köleler: Köleleri satın alarak serbest bırakmak.
6) Borçlular: Bunlar, borçlanarak borcunu ödeyemeyen kimselerdir.
7) Allah yolunda harcamak: Yani cami ve dini eğitim yapılan medreseler yahut şehrin temizliği, yol yapımı geliştirilmesi ve diğer Müslümanların genelinin yararına olan işlerde kullanmak.
8) Yolcular: Yolculukta muhtaç düşen kimselerdir.
Bunlar zekâtın harcanabileceği yerlerdir. Mal sahibi İmam’ın (a.s) veya vekilinin izni olmadan 3. ve 4. yerlerde zekâtı kullanamaz. 7. yerde de farz ihtiyat gereği şer’i hâkimden izin almalıdır. Bu yelerle ilgili hükümler ileride açıklanacaktır.
1890- Farz ihtiyat gereği fakir ve miskin kimsenin, kendisi ile ailesinin yıllık ihtiyacını giderecek ve bir yıl yetecek kadardan fazla zekât alması caiz değildir. Hatta bir miktar para ve eşyası olan kimse, ancak yıllık ihtiyacından eksik olan miktar için zekât alabilir.
1891- Yıllık ihtiyacını giderecek miktarda malı olan kimse, bunun bir kısmını harcadıktan sonra elinde kalan miktarın bir yıl yetecek kadar olup olmadığından şüphe ederse, zekât alamaz.
1892- Sanat, mülk veya ticaret sahibi kimsenin geliri yıllık giderinden az olursa, yıllık ihtiyacından eksik olan kısım için zekât alabilir; iş aletlerini, mülkünü veya kendi sermayesini ihtiyaçları için harcaması gerekmez.
1893- Kendisinin ve ailesinin yıllık ihtiyacını giderecek mala sahip olmayan fakir bir kimsenin, malik olduğu ve içinde oturduğu bir evi ile bir bineği olur ve bunlar olmadan yaşayamıyorsa, bunları haysiyetini korumak için bulundursa bile zekât alabilir. Yine ev eşyası, kaplar, yazlık-kışlık elbiseler ve ihtiyaç duyduğu diğer şeylerin de hükmü böyledir. Bunlara sahip olmayan bir fakir de bunlara ihtiyaç duyuyorsa, zekâttan bunları temin edebilir.
1894- Çalışarak kendisinin ve ailesinin geçimini sağlayabilecek durumda olan kimse, tembellik ederek çalışmıyorsa, zekât alması caiz değildir. Çalışmak tahsiline engel olsa da fakir öğrencinin, fakirlerin hakkından zekât alması caiz değildir. Ama öğrenimi kendisine farz olursa, alabilir. Ayrıca öğrenimi halkın geneline faydalı olacaksa, şer’i hâkimin izniyle, zekâtın Allah yolunda harcanan bölümünden alması, farz ihtiyat gereği caizdir. Herhangi bir mesleği öğrenmesi zor olmayan bir fakir, farz ihtiyat gereği hayatını zekât alarak sürdürmemelidir. Ancak öğrenme süresi boyunca zekât almasının sakıncası yoktur.
1895- Önceden fakir olan bir kimse, "Yine fakirim." derse, insan, sözüne güvenmese bile ona zekât verebilir. Fakat önceden fakir olup olmadığı bilinmeyen kimseye, fakir olduğuna emin olunmadıkça, ihtiyat gereği zekât vermek caiz değildir.
1896- Önceden fakir olmayan bir kimse "Fakirim" derse, söylediklerine emin olunmadıkça ona zekât verilemez.
1897- Zekât vermesi gereken kimse, bir fakirden alacaklı olursa, fakirdeki alacağını zekât karşılığı olarak hesap edebilir.
1898- Bir kimsenin fakir olan borçlusu ölür ve bıraktığı miras da borcunu ödeyecek miktarda olmaz, olsa bile varisleri vermezse veya herhangi bir sebepten dolayı insan alacağını alamazsa, alacağını zekât karşılığı sayabilir.
1899- Fakire zekât olarak verilen şeyin zekât olduğunu bildirmeye gerek yoktur. Hatta fakir utanıyorsa, zekât niyetiyle verip, zekât olduğunu söylememek müstehaptır.
1900- Bir kimse, zekâtını fakir zannettiği birine verdikten sonra fakir olmadığını anlar yahut şer'î hükmü bilmemesi yüzünden fakir olmayan birisine zekât verirse, eğer verdiği mal harcanmamışsa, geri alıp müstahak olan birine vermelidir. Ama harcanmışsa; zekâtı alan kişi zekât olduğunu biliyorduysa, ondan bedelini alıp müstahak olan birine vermesi gerekir. Ama zekât olduğunu bilmiyorduysa, ondan hiçbir şey alamaz. Kendi malından zekâtın karşılığını müstahak olan şâhısa vermelidir. Hatta fakir olup olmadığında araştırma yaparak veya şer’i bir delile dayanarak vermişse, farz ihtiyat gereği zekâtını vermelidir.
1901- Bir yıllık ihtiyacını giderecek malı olan kimse, borçlu olup borcunu ödeyemezse, borcunu ödemek için zekât alabilir; ama borç olarak aldığı şeyi günah yolda harcamış olmamalıdır.
1902- Borçlu olup borcunu ödeyemeyen bir kimseye zekât verildikten sonra, o kimsenin aldığı borcu günah işte kullandığı anlaşılırsa, eğer zekât verilen kimse fakir olursa, ona verilen mal fakir hakkından zekât olarak sayılabilir.
1903- Borçlu olup borcunu ödeyemeyen bir kimse, fakir olmasa bile, insan, ondaki borcunu zekât olarak hesaplayabilir.
1904- Harçlığı bitmiş veya bineği kullanılmaz hâle gelmiş bir yolcunun yolculuk gayesi, günah işlemek olmaz ve borçlanarak yahut bir şeyini satarak gideceği yere ulaşma imkânı olmazsa, kendi vatanında fakir olmasa bile zekât alabilir. Fakat başka bir yere vardığında borç alma veya bir şeyini satarak yol masrafını temin etme imkânına sahip olursa, ancak kendisini oraya ulaştıracak miktarda zekât alabilir. Bir şeyi satarak veya kiralayarak vatanında yol masrafını karşılayabilecek ise, farz ihtiyat gereği zekat almaması gerekir.
1905- Yolculukta muhtaç düşüp zekât alan kimse, vatanına ulaşır ve zekât olarak aldığı malın bir miktarı artarsa, eğer artan kısmı kendisinden zekât aldığı mal sahibine ulaştıramazsa, şer'î hâkime vermesi ve onun zekât olduğunu bildirmesi gerekir.