Eserleri » Tam İlmihal
Arama:
Namaz Kılanın Elbisesiyle İlgili Müstehaplar →
← 6. Şart:
NAMAZDA BEDEN VE ELBİSENİN TEMİZ OLMASI GEREKMEYEN DURUMLAR
835- İleride ayrıntıları açıklanacak şu üç durumda, necis beden veya elbiseyle kılınan namaz sahihtir:
1) Bedende bulunan yara, cerahat veya çıban vasıtasıyla elbisesi veya bedeni kana bulaşırsa.
2) Beden veya elbisesi bir dirhemden daha az kana bulaşmış olursa. Farz ihtiyata göre bir dirhem, yaklaşık işaret parmağının bir boğumu kadar hesap olmalıdır.
3) Necis elbise veya bedenle namaz kılmaya mecbur kalırsa.
Yine bir durumda necis elbiseyle kılınan namaz sahihtir. O da namaz kılanın çorap ve takke gibi küçük elbiseleri necis olursa.
Bu dört durumla ilgili ayrıntılar sonraki hükümlerde açıklanacaktır.
836- Namaz kılanın bedeninde veya elbisesinde yara, cerahat veya çıban kanı bulunursa, o yara iyileşinceye kadar o kanla namaz kılabilir. Aynı şekilde iltihapla beraber çıkan veya yaranın üzerine konulan ilaçla karışan kanın da hükmü aynıdır.
837- Çabuk iyileşen ve yıkanması kolay olan yara ve kesikten gelen kan, namaz kılanın elbise veya organında bulunur ve bir dirhem kadar veya daha fazla olursa, onunla kılınan namaz batıldır.
838- Elbise veya bedenin yaraya uzak olan bir yeri, yaranın rutubetiyle necis olursa, onunla namaz kılmak caiz değildir. Ama yaranın etrafında olan elbise veya beden onun rutubetiyle necis olursa, onunla namaz kılmanın sakıncası yoktur.
839- Ağız, burun ve benzeri organın içinde bulunan yara veya basurdan gelen kan, beden veya elbiseye bulaşırsa, onunla namaz kılabilir. Basurun ucunun içerde veya dışarıda olmasının farkı yoktur.
840- Bedeninde yara olan bir kimse, beden veya elbisesinde bir dirhemden fazla olan kan görür ve yaranın kanı mı, yoksa başka bir kan mı olduğunu bilmezse, onunla namaz kılmaması ihtiyaten farzdır.
841- Bedende birkaç yara olur ve bir tek yara hesap edilecek şekilde birbirlerine yakın olurlarsa, hepsi iyileşmedikçe, onların kanıyla namaz kılmanın sakıncası yoktur. Ama her biri tek başına bir yara sayılacak kadar birbirlerinden uzak olurlarsa, hangisi iyileşirse, namaz kılmak için o yaradan elbise veya bedene bulaşan kan yıkanmalıdır.
842- Namaz kılanın beden veya elbisesinde iğne ucu kadar dahi hayız (=âdet) kanı bulunursa, namaz batıl olur. Farz ihtiyat gereği, ayni necisin, domuzun, murdarın, eti yenmeyen hayvanların, nifas ve istihaze kanı da aynı hükümdedir. Ama diğer kanlar; örneğin insanın kendi kanı, eti yenen hayvanların kanı bedenin veya elbisenin birkaç yerinde de olsa, toplamları bir dirhem büyüklüğünde olmadıktan sonra onunla namaz kılmanın sakıncası yoktur.
843- Astarsız elbiseye dökülüp arkasından çıkan kan, bir kan olarak hesap edilir; hangi tarafında kanın miktarı daha fazla ise o tarafı hesaplamak gerekir. Ama onun arkasına ayrı bir kan değmişse, her birini ayrı hesap etmek gerekir. O hâlde elbisenin yüzü ve arkasındaki kan üst üste dirhemden [işaret parmağının bir boğumundan] daha az olursa, onunla namaz sahihtir; eğer fazla olursa, namaz batıldır.
844- Kan, astarlı elbisenin üstüne dökülür ve astarına da ulaşır veya astarına dökülür de elbisenin yüzü de kan olursa, ya da bir elbiseye dökülür ve diğer elbiseye geçerse, her birini ayrı hesap etmek gerekir. O hâlde elbisenin üstünde ve astarında olan kan, birlikte dirhemden [işaret parmağının bir boğumundan] az olursa, onunla namaz sahihtir; eğer daha fazla olursa, namaz batıldır. Ama örfün nazarında bir kan hesaplanacak kadar birbirine bitişik olursa hüküm değişir. Şu halde fazla olan tarafın kanı dirhemden az olursa onunla namaz sahih, fazla olursa batıldır.
845- Beden veya elbisede olan kan, dirhemden [işaret parmağının bir boğumundan] az olur ve rutubet ona ulaşarak kanı etrafa yayarsa, yayılan kan dirhem ölçüsünde veya daha fazla olduğu taktirde, onunla namaz batıl olur. Hatta kan ve rutubet, dirhem kadar olmasa bile hüküm aynıdır. Eğer rutubet kanla karışır etrafa da bulaşmazsa, onunla kılınan namaz sahihtir.
846- Elbise veya beden kanlanmayıp kana değmek sonucu necis olursa, necis olan kısım dirhem büyüklüğünden az bile olsa, onunla namaz kılınmaz.
847- Elbise veya bedende bulunan kan, dirhemden az olur ve başka bir necaset ona değerse, meselâ, bir damla idrar onun üzerine düşerse, bedenin veya elbisenin temiz yerine ulaşması durumunda onunla namaz kılmak caiz değildir. Hatta bedenin veya elbisenin temiz yerine ulaşmasa dahi farz ihtiyata göre onunla namaz kılmak caiz değildir.
848- Namaz kılanın takke ve çorap gibi avret yerini örtmeyecek kadar küçük olan elbiseleri necis olursa, lâşe ve köpek gibi necis olan hayvandan yapılmadığı takdirde, onlarla kılınan namaz sahihtir. Ama onlardan yapılmışsa farz ihtiyata göre namazı batıldır. Yine necis yüzükle namaz kılmanın sakıncası yoktur.
849- Necis mendil, kilit ve bıçağın namaz kılanın yanında olmasının sakıncası yoktur. Aynı şekilde yanında olan necis elbise de namazına zarar vermez.
850- Bedeninde ve elbisesinde olan kanın dirhemden az olduğunu bilir, ama affedilmeyen kanlardan olduğuna ihtimal verirse, onunla namaz kılması caizdir.
851- - Bedeninde ve elbisesinde olan kanın dirhemden az olduğunu bilir, ama affedilmeyen kanlardan olduğunu bilmezse, namazdan sonra affedilmeyen kanlardan olduğu anlaşılırsa, namazı iade etmesi gerekmez. Aynı şekilde bir dirhemden az olduğuna inanarak namazını kılar, sonra dirhem kadar veya daha fazla olduğu anlaşılırsa hüküm aynıdır.
Namaz Kılanın Elbisesiyle İlgili Müstehaplar →
← 6. Şart:
1) Bedende bulunan yara, cerahat veya çıban vasıtasıyla elbisesi veya bedeni kana bulaşırsa.
2) Beden veya elbisesi bir dirhemden daha az kana bulaşmış olursa. Farz ihtiyata göre bir dirhem, yaklaşık işaret parmağının bir boğumu kadar hesap olmalıdır.
3) Necis elbise veya bedenle namaz kılmaya mecbur kalırsa.
Yine bir durumda necis elbiseyle kılınan namaz sahihtir. O da namaz kılanın çorap ve takke gibi küçük elbiseleri necis olursa.
Bu dört durumla ilgili ayrıntılar sonraki hükümlerde açıklanacaktır.
836- Namaz kılanın bedeninde veya elbisesinde yara, cerahat veya çıban kanı bulunursa, o yara iyileşinceye kadar o kanla namaz kılabilir. Aynı şekilde iltihapla beraber çıkan veya yaranın üzerine konulan ilaçla karışan kanın da hükmü aynıdır.
837- Çabuk iyileşen ve yıkanması kolay olan yara ve kesikten gelen kan, namaz kılanın elbise veya organında bulunur ve bir dirhem kadar veya daha fazla olursa, onunla kılınan namaz batıldır.
838- Elbise veya bedenin yaraya uzak olan bir yeri, yaranın rutubetiyle necis olursa, onunla namaz kılmak caiz değildir. Ama yaranın etrafında olan elbise veya beden onun rutubetiyle necis olursa, onunla namaz kılmanın sakıncası yoktur.
839- Ağız, burun ve benzeri organın içinde bulunan yara veya basurdan gelen kan, beden veya elbiseye bulaşırsa, onunla namaz kılabilir. Basurun ucunun içerde veya dışarıda olmasının farkı yoktur.
840- Bedeninde yara olan bir kimse, beden veya elbisesinde bir dirhemden fazla olan kan görür ve yaranın kanı mı, yoksa başka bir kan mı olduğunu bilmezse, onunla namaz kılmaması ihtiyaten farzdır.
841- Bedende birkaç yara olur ve bir tek yara hesap edilecek şekilde birbirlerine yakın olurlarsa, hepsi iyileşmedikçe, onların kanıyla namaz kılmanın sakıncası yoktur. Ama her biri tek başına bir yara sayılacak kadar birbirlerinden uzak olurlarsa, hangisi iyileşirse, namaz kılmak için o yaradan elbise veya bedene bulaşan kan yıkanmalıdır.
842- Namaz kılanın beden veya elbisesinde iğne ucu kadar dahi hayız (=âdet) kanı bulunursa, namaz batıl olur. Farz ihtiyat gereği, ayni necisin, domuzun, murdarın, eti yenmeyen hayvanların, nifas ve istihaze kanı da aynı hükümdedir. Ama diğer kanlar; örneğin insanın kendi kanı, eti yenen hayvanların kanı bedenin veya elbisenin birkaç yerinde de olsa, toplamları bir dirhem büyüklüğünde olmadıktan sonra onunla namaz kılmanın sakıncası yoktur.
843- Astarsız elbiseye dökülüp arkasından çıkan kan, bir kan olarak hesap edilir; hangi tarafında kanın miktarı daha fazla ise o tarafı hesaplamak gerekir. Ama onun arkasına ayrı bir kan değmişse, her birini ayrı hesap etmek gerekir. O hâlde elbisenin yüzü ve arkasındaki kan üst üste dirhemden [işaret parmağının bir boğumundan] daha az olursa, onunla namaz sahihtir; eğer fazla olursa, namaz batıldır.
844- Kan, astarlı elbisenin üstüne dökülür ve astarına da ulaşır veya astarına dökülür de elbisenin yüzü de kan olursa, ya da bir elbiseye dökülür ve diğer elbiseye geçerse, her birini ayrı hesap etmek gerekir. O hâlde elbisenin üstünde ve astarında olan kan, birlikte dirhemden [işaret parmağının bir boğumundan] az olursa, onunla namaz sahihtir; eğer daha fazla olursa, namaz batıldır. Ama örfün nazarında bir kan hesaplanacak kadar birbirine bitişik olursa hüküm değişir. Şu halde fazla olan tarafın kanı dirhemden az olursa onunla namaz sahih, fazla olursa batıldır.
845- Beden veya elbisede olan kan, dirhemden [işaret parmağının bir boğumundan] az olur ve rutubet ona ulaşarak kanı etrafa yayarsa, yayılan kan dirhem ölçüsünde veya daha fazla olduğu taktirde, onunla namaz batıl olur. Hatta kan ve rutubet, dirhem kadar olmasa bile hüküm aynıdır. Eğer rutubet kanla karışır etrafa da bulaşmazsa, onunla kılınan namaz sahihtir.
846- Elbise veya beden kanlanmayıp kana değmek sonucu necis olursa, necis olan kısım dirhem büyüklüğünden az bile olsa, onunla namaz kılınmaz.
847- Elbise veya bedende bulunan kan, dirhemden az olur ve başka bir necaset ona değerse, meselâ, bir damla idrar onun üzerine düşerse, bedenin veya elbisenin temiz yerine ulaşması durumunda onunla namaz kılmak caiz değildir. Hatta bedenin veya elbisenin temiz yerine ulaşmasa dahi farz ihtiyata göre onunla namaz kılmak caiz değildir.
848- Namaz kılanın takke ve çorap gibi avret yerini örtmeyecek kadar küçük olan elbiseleri necis olursa, lâşe ve köpek gibi necis olan hayvandan yapılmadığı takdirde, onlarla kılınan namaz sahihtir. Ama onlardan yapılmışsa farz ihtiyata göre namazı batıldır. Yine necis yüzükle namaz kılmanın sakıncası yoktur.
849- Necis mendil, kilit ve bıçağın namaz kılanın yanında olmasının sakıncası yoktur. Aynı şekilde yanında olan necis elbise de namazına zarar vermez.
850- Bedeninde ve elbisesinde olan kanın dirhemden az olduğunu bilir, ama affedilmeyen kanlardan olduğuna ihtimal verirse, onunla namaz kılması caizdir.
851- - Bedeninde ve elbisesinde olan kanın dirhemden az olduğunu bilir, ama affedilmeyen kanlardan olduğunu bilmezse, namazdan sonra affedilmeyen kanlardan olduğu anlaşılırsa, namazı iade etmesi gerekmez. Aynı şekilde bir dirhemden az olduğuna inanarak namazını kılar, sonra dirhem kadar veya daha fazla olduğu anlaşılırsa hüküm aynıdır.