Eserleri » Tam İlmihal
Arama:
KABRİ AÇMAK →
← CENAZEYİ DEFNETME HÜKÜMLERİ
Cenaze Defniyle İlgili Müstehaplar
618- Allah'ın rızasına uygun düşeceği ümit edilerek şu işlerin yapılması iyidir:
1) Kabrin, normal bir adam boyu kadar derin kazılması.
2) Cenazenin, en yakın mezarlığa gömülmesi; ancak uzakta bulunan mezarlık iyi insanların gömülmüş olması veya halkın kabir ehline Fatiha okumak amacıyla oraya daha fazla gitmeleri gibi olumlu yönü olursa o başka.
3) Cenazenin kabre bir kaç arşın kala yere koyulması, üç defada yavaş yavaş kabre yaklaştırılması, her defasında yere bırakılıp kaldırılması ve dördüncü defada kabre konulması.
4) Ölü erkek ise, üçüncü defada baş tarafı mezarın aşağı tarafına gelecek şekilde yere koyulması ve dördüncü defada baş tarafından mezara koyulması; eğer ölü, kadın ise üçüncü defada mezarın kıble tarafına koyulması ve yanlamasına mezara indirilmesi ve kabre indirilirken kabrin üzerine bir perde çekilmesi.
5) Cenazenin, tabuttan yavaşça alınıp mezara koyulması.
6) Definden önce ve defin sırasında emredilen duaların okunması.
7) Cenaze mezara konulduktan sonra kefenin bağlarının çözülmesi.
8) Ölünün yüzünün toprağa bırakılması.
9) Ölünün başının altına topraktan bir yastık yapılması.
10) Arkası üzerine dönmemesi için ölünün arkasına pişmemiş toprak veya kesek koyulması.
11) Mezarı toprakla doldurulmadan önce sağ elle cenazenin sağ omzuna vurulması ve sol elle de sol omzundan sıkıca tutulması ve ağzın ölünün kulağına yaklaştırılarak şiddetle hareket ettirilmesi ve üç defa şöyle denilmesi:
( اِسْمَعْ اِفْهَمْ يَا فُلاَنَ بْنَ فُلاَنٍ ) "İsme‘', ifhem ya fulanebne fulan." (22) Fulan yerine ölünün ve babasının ismi söylenilmelidir. Şöyle ki, eğer ölünün ismi Muhammed ve babasının ismi de Ali ise, üç defa şöyle denilmelidir: (اِسْمَعْ اِفْهَمْ يَا مُحَمَّدَ بْنَ عَلِىٍّ) "İsme‘', ifhem ya Muhammed'ebne Ali."
Daha sonra da şöyle denilmelidir:
هَلْ اَنْتَ عَلَى الْعَهْدِ الَّذِى فَارَقْتَنَا عَلَيهِ مِنْ شَهَادَةِ اَنْ لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ وَ اَنَّ مُحَمَّداً صَلَّى اللَّهُ عَلَيهِ وَ آلِهِ عَبْدُهُ وَ رَسُولُهُ وَ سَيِّدُ النَّبِيِّينَ وَ خَاتَمُ الْمُرْسَلِينَ وَ اَنَّ عَلِيّاً اَمِيرُ الْمُؤْمِنِينَ وَ سَيِّدُ الْوَصِيِّينَ وَ اِمَامٌ افْتَرَضَ اللَّهُ طَاعَتَهُ عَلَى الْعَالَمِينَ وَ اَنَّ الْحَسَنَ وَالْحُسَيْنَ وَ عَلِىَّ بْنَ الْحُسَيْنِ وَ مُحَمَّدَ بْنَ عَلِىٍّ وَ جَعْفَرَ بْنَ مُحَمَّدٍ وَ مُوسَى بْنَ جَعْفَرٍ وَ عَلِىَّ بْن مُوسَى وَ مُحَمَّدَ بْنَ عَلِىٍّ وَ عَلِىَّ بْنَ مُحَمَّدٍ وَالْحَسَنَ بْنَ عَلِىٍّ وَالْقَائِمَ الْحُجَّةَ الْمَهْدِىَّ صَلَوَاتُ اللَّهِ عَلَيْهِمْ اَئِمَّةُ الْمُؤْمِنِينَ وَ حُجَجُ اللَّهِ عَلَى الْخَلْقِ اَجْمَعِينَ وَ اَئِمَّتُكَ اَئِمَّةُ هُدىً اَبْرَارٌ يَا فُلاَنَ بْنَ فُلاَنٍ
Okunuşu: "Hel ente ‘elel ‘ehdillezî farektena ‘eleyhi min şehadeti en la ilâhe illellahu vehdehu la şerîke lehu ve enne Muhemmeden sellallahu ‘eleyhi ve alihi ‘ebduhu ve resûluhu ve seyyid'un-nebiyyîne ve hatem'ul-murselîn. Ve enne ‘Eliyyen Emîr'- ul-Mû'minîne ve seyyid'ul-vesiyyîne ve imamun iftereżellahu ţa‘etehu ‘elel-‘âlemîn. Ve enne'l-Hesene ve'l-Huseyne ve ‘Eliy-yebnel Huseyni ve Muhemmedebne ‘Eliyyin ve Ce‘'ferebne Mu-hemmedin ve Musebne Ce‘'ferin ve ‘Eliyyebne Musa ve Mu-hemmedebne ‘Eliyyin ve ‘Eliyyebne Muhemmedin ve'l-Hesenebne ‘Eliyyin ve'l-Kâim'el-Huccet'el-Mehdiyye selevatullahi ‘eleyhim eimmet'ul-mû'minîne ve hucecullahi ‘ele'l-helki ‘ecme‘îne ve eimmetuke eimmetu huden ebrarun ya fulanebne fulan" (23)
Cümlelerin sonunda yer alan "fulanebne fulan" yerine ölen insanın ve babasının ismi söylenir. Daha sonra şunlar eklenir:
اِذَا اَتَاكَ الْمَلكَانِ الْمُقَرَّبَانِ رَسُولَيْنَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ تَبَارَكَ وَ تَعَالَى وَ سَئَلاَكَ عَنْ رَبِّكَ وَ عَنْ نَبِيِّكَ وَ عَنْ دِينِكَ وَ عَنْ كِتَابِكَ وَ عَنْ قِبْلَتِكَ وَ عَنْ اَئِمَّتِكَ فَلاَ تَخَفْ وَ لاَ تَحْزَنْ وَ قُلْ فِى جَوَابِهِمَا اللَّهُ رَبِّى وَ مُحَمَّدٌ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ آلِهِ نَبِيِّى وَاْلاِسْلاَمُ دِينِى وَالْقُرْآنُ كِتَابِى وَالْكَعْبَةُ قِبْلَتِى وَ اَمِيرُ الْمُؤْمِنِينَ عَلِىُّ بْنُ اَبِى طَالِبٍ اِمَامِى وَالْحَسَنُ بْنُ عَلىٍّ الْمُجْتَبَى اِمَامِى وَالْحُسَيْنُ بْنُ عَلِىٍّ الْشَّهِيدُ بِكَرْبَلاَ اِمَامِى وَ عَلِىٌّ زَيْنُ الْعَابِدِينَ اِمَامِى وَ مُحَمَّدٌ الْبَاقِرُ اِمَامِى وَ جَعْفَرٌ الصَّادِقُ اِمَامِى، وَ مُوسَى الكَاظِمُ اِمَامِى، وَ عَلىٌّ الرِّضَا اِمَامِى، وَ مُحَمَّدٌ الْجَوَادُ اِمَامِى، وَ عَلىٌّ الْهَادِى اِمَامِى وَالْحَسَنُ الْعَسْكَرِىُّ اِمَامِى وَالْحُجَّةُ الْمُنْتَظَرُ اِمَامِى هؤُلاَءِ صَلَوَاتُ اللَّهِ عَلَيْهِمْ اَجْمَعِينَ اَئِمَّتِى وَ سَادَتِى وَ قَادَتِى وَ شُفَعَائِى، بِهِمْ اَتَوَلَّى وَ مِنْ اَعْدَائِهِمْ اَتَبَرَّءُ فِى الدُّنْيَا وَاْلاَخِرَةِ. ثُمَّ اعْلَمْ يَا فُلاَنَ بْنَ فُلاَنٍ
Okunuşu: "İza etake'l-melekan'il-mukerrebani resûleyni min ‘indillahi tebareke ve te‘ala ve seelake ‘en rebbike ve ‘en nebiy-yike ve ‘en dînike ve ‘en kitabike ve ‘en kibletike ve ‘en eimme-tike fela tehef vela tehzen ve kul fî cevabihima: Ellahu rebbî ve Muhemmedun sellellahu ‘eleyhi ve alihi nebiyyî ve'l-İslâmu dînî ve'l-Kurânu kitabî ve'l-Ke‘'betu kibletî ve Emîr'ul-Mû'minîne ‘Eliyyubnu Ebîtalibin imamî ve'l-Hesenubnu ‘Eliyyin'il-Mucteba imamî ve'l-Huseynubnu ‘Eliyyin, eş-şehîdu bi-Kerbelâ imamî ve ‘Eliyyun Zeynu'l-‘Abidîne imamî ve Muhemmedun el-Bakiru ima-mî ve Ce‘'ferun es-Sadiku imamî ve Musa el-Kazimu imamî ve ‘Eliyyun er-Riża imamî ve Muhemmedun el-Cevadu imamî ve ‘Eliyyun el-Hadî imamî ve'l-Hesen'ul-‘Eskeriyyu imamî ve'l-Huccet'ul-Muntezeru imamî. Hâulâi selevatullahi ‘eleyhim ‘ec-me‘îne eimmetî ve sadetî ve kâdetî ve şufe‘âî. Bihim etevella ve min e‘'dâihim eteberreu fi'd-dunya ve'l-ahireti, summe‘'lem ya fulanebne fulan." (24)
Yine cümlelerin sonundaki "fulanebne fulan" yerine ölen insanın ve babasının ismi söylenir ve şöyle devam edilir:
اَنَّ اللَّهَ تَبَارَكَ وَ تَعَالَى نِعْمَ الرَّبُّ وَ اَنَّ مُحَمَّداً صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ آلِهِ نِعْمَ الرَّسُولُ وَ اَنَّ عَلِىَّ بْنَ اَبِى طَالِبٍ وَ اَوْلاَدَهُ الْمَعْصُومِينَ اْلاََئِمَّةَ اْلاِِثْنَىْ عَشَرَ نِعْمَ اْلاََئِمَّةُ وَ اَنَّ مَا جَاءَ بِهِ مُحَمَّدٌ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ آلِهِ حَقٌّ وَ اَنَّ الْمَوْتَ حَقٌّ وَ سُؤَالَ مُنْكَرٍ وَ نَكِيرٍ فِى القَبْرِ حَقٌّ وَالْبَعْثَ حَقٌّ وَالنُّشُورَ حَقٌّ وَالصِّرَاطَ حَقٌّ وَالْمِيزَانَ حَقٌّ وَ تَطَايُرَ الْكُتُبِ حَقٌّ وَ اَنَّ الْجَنَّةَ حَقٌّ وَالنَّارَ حَقٌّ وَ اَنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ لاَ رَيْبَ فِيهَا وَ اَنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ مَنْ فِى الْقُبُورِ
Okunuşu: "Ennellahe tebareke ve te‘ala ni‘'me'r-rebbu ve enne Muhemmeden sellellahu ‘eleyhi ve alihi ni‘'me'r-resûlu ve enne ‘Eliyyebne Ebîţalibin ve evladehu'l-me‘'sûmîne el-eimmet'el- isna ‘eşere ni‘'me'l-eimmetu ve enne ma câe bihi Muhemmedun sellellahu ‘eleyhi ve alihi hekkun ve enne'l-mevte hekkun ve suale munkerin ve nekîrin fi'l-kebri hekkun ve'l-be‘'se hekkun ve'n-nuşûre hekkun ve's-siraţe hekkun ve'l-mîzane hekkun ve teţa-yur'el-kutubi hekkun ve enne'l-cennete hekkun ve'n-nare hekkun ve enne's-sa‘ete atiyetun la reybe fîha ve ennellahe yeb'‘esu men fi'l-kubûr." (25)
Daha sonra, "Efehimte ya fulan" der ve fulan kelimesi ye-rine ölen insanın ismini söyler. Daha sonra da şu duayı ekler:
ثَبَّتَكَ اللَّهُ بِالْقَوْلِ الثَّابِتِ وَ هَدَاكَ اللَّهُ اِلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ عَرَّفَ اللَّهُ بَيْنَكَ وَ بَيْنَ اَوْلِيَائِكَ فِى مُسْتَقَرٍّ مِنْ رَحْمَتِهِ
Okunuşu: "Sebbetekellahu bi'l-kevli's-sabiti ve hedakellahu ila siraţin mustekîm. ‘Errefellahu beyneke ve beyne evliyâike fî mustekerrin min rehmetih." (26)
Son olarak şu duayı da okur:
اَللَّهُمَّ جَافِ اْلاَرْضَ عَنْ جَنْبَيْهِ وَاصْعَدْ بِرُوحِهِ اِلَيْكَ وَ لَقِّهِ مِنْكَ بُرهَاناً اَللَّهُمَّ عَفوَكَ عَفْوَك
Okunuşu: "Ellahumme cafi'l-erże ‘en cenbeyhi ves'‘ed birû-hihi ileyke ve lekkihi minke burhana. Ellahumme ‘efveke ‘efvek." (27)
619- Cenazeyi kabre koyan kimsenin taharetli (=abdest veya gusül almış olması), başı açık, yalın ayak olması ve cenazenin ayakları tarafından kabirden çıkması ve ölünün akrabaları dışında orada bulunanların, ellerinin arkasıyla kabre toprak dökmeleri ve "İnna lillahi ve inna ileyhi raci‘ûn" (28) demeleri iyidir. Ölü kadın olursa, mahrem olanların ve eğer mahremi olmazsa akrabalarının onu kabre koymaları gerekir.
620- Kabrin kare veya dikdörtgen şeklinde yapılması ve topraktan dört parmak kadar yükseltilmesi, yanlışlık olmaması için üzerine bir işaret konulması, kabir üzerine su serpilmesi, su serpildikten sonra orada bulunanların ellerini kabir üzerine koyarak parmaklarını açıp toprağa batırmaları ve yedi defa Kadir suresini okumaları ve ölü için Allah'tan bağış dilemeleri ve şu duayı okumaları iyidir:
اَللَّهُمَّ جَافِ اْلاَرْضَ عَنْ جَنْبَيْهِ وَاصْعَدْ اِلَيْكَ روُحَهُ وَ لَقِّهِ مِنْكَ رِضْوَاناً وَ اَسْكِنْ قَبْرَهُ مِنْ رَحْمَتِكَ مَا تُغْنِيهِ بِهِ عَنْ رَحْمَةِ مَنْ سِوَاكَ
Okunuşu: "Ellahumme cafil erże ‘en cenbeyhi, ves'‘ed iley-ke rûhehu ve lekkihi minke riżvana. Ve eskin kebrehu min reh-metike ma tuğnîhi bihi ‘en rehmeti men sivak." (29)
621- Cenazeyi takip edenler gittikten sonra, ölünün velisinin veya velisi tarafından izinli birisinin, emredilen duaları ölüye telkin etmesi, müstehaptır.
622- Definden sonra, ölü sahiplerine başsağlığı dileğinde bulunmak, müstehaptır. Ama üzerinden bir müddet geçer ve başsağlığı dilemek musibetin yenilenmesine ve hatırlatılmasına sebep olacaksa, terk edilmesi daha iyidir. Yine üç güne kadar ölünün ev halkına yemek ikram edilmesi müstehap, onların yanında ve evlerinde yemek yenilmesi, mekruhtur.
623- İnsanın, kendi yakınlarının özellikle çocuğunun ölümünde sabretmesi, ölüyü hatırlarken "İnna lillahi ve inna ileyhi raciûn" (30) demesi, ölü için Kurân okuması, ana ve ba-basının kabri başında Allah'tan istekte bulunması ve çabuk bozulmayacak şekilde kabri sağlam yapması müstehaptır.
624- Birisinin ölümünden dolayı, insanın kendi saçını başını yolması, yüzünü ve vücudunu yaralaması, ihtiyaten caiz değildir. Fakat başına ve yüzüne vurması caizdir.
625- Baba ve erkek kardeşin ölümü dışında yaka parçalamak, ihtiyaten caiz değildir. Hatta onların cenazesinde de yakasını parçalamaması ihtiyaten müstehaptır.
626- Kadın, ölünün mateminde kan gelecek şekilde yüzünü yırtar veya saçlarını yolarsa, müstehap ihtiyat gereği, ya bir köle azat etmeli, ya on fakiri doyurmalı veya onlara giysi giydirmelidir. Yine erkek, eşinin ve çocuğunun ölümünden dolayı yakasını veya elbisesini parçalarsa hüküm aynıdır.
627- Müstehap ihtiyat gereği, ölünün yasında yüksek sesle ağlanılmamalıdır.
1) Kabrin, normal bir adam boyu kadar derin kazılması.
2) Cenazenin, en yakın mezarlığa gömülmesi; ancak uzakta bulunan mezarlık iyi insanların gömülmüş olması veya halkın kabir ehline Fatiha okumak amacıyla oraya daha fazla gitmeleri gibi olumlu yönü olursa o başka.
3) Cenazenin kabre bir kaç arşın kala yere koyulması, üç defada yavaş yavaş kabre yaklaştırılması, her defasında yere bırakılıp kaldırılması ve dördüncü defada kabre konulması.
4) Ölü erkek ise, üçüncü defada baş tarafı mezarın aşağı tarafına gelecek şekilde yere koyulması ve dördüncü defada baş tarafından mezara koyulması; eğer ölü, kadın ise üçüncü defada mezarın kıble tarafına koyulması ve yanlamasına mezara indirilmesi ve kabre indirilirken kabrin üzerine bir perde çekilmesi.
5) Cenazenin, tabuttan yavaşça alınıp mezara koyulması.
6) Definden önce ve defin sırasında emredilen duaların okunması.
7) Cenaze mezara konulduktan sonra kefenin bağlarının çözülmesi.
8) Ölünün yüzünün toprağa bırakılması.
9) Ölünün başının altına topraktan bir yastık yapılması.
10) Arkası üzerine dönmemesi için ölünün arkasına pişmemiş toprak veya kesek koyulması.
11) Mezarı toprakla doldurulmadan önce sağ elle cenazenin sağ omzuna vurulması ve sol elle de sol omzundan sıkıca tutulması ve ağzın ölünün kulağına yaklaştırılarak şiddetle hareket ettirilmesi ve üç defa şöyle denilmesi:
( اِسْمَعْ اِفْهَمْ يَا فُلاَنَ بْنَ فُلاَنٍ ) "İsme‘', ifhem ya fulanebne fulan." (22) Fulan yerine ölünün ve babasının ismi söylenilmelidir. Şöyle ki, eğer ölünün ismi Muhammed ve babasının ismi de Ali ise, üç defa şöyle denilmelidir: (اِسْمَعْ اِفْهَمْ يَا مُحَمَّدَ بْنَ عَلِىٍّ) "İsme‘', ifhem ya Muhammed'ebne Ali."
Daha sonra da şöyle denilmelidir:
هَلْ اَنْتَ عَلَى الْعَهْدِ الَّذِى فَارَقْتَنَا عَلَيهِ مِنْ شَهَادَةِ اَنْ لاَ اِلَهَ اِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ وَ اَنَّ مُحَمَّداً صَلَّى اللَّهُ عَلَيهِ وَ آلِهِ عَبْدُهُ وَ رَسُولُهُ وَ سَيِّدُ النَّبِيِّينَ وَ خَاتَمُ الْمُرْسَلِينَ وَ اَنَّ عَلِيّاً اَمِيرُ الْمُؤْمِنِينَ وَ سَيِّدُ الْوَصِيِّينَ وَ اِمَامٌ افْتَرَضَ اللَّهُ طَاعَتَهُ عَلَى الْعَالَمِينَ وَ اَنَّ الْحَسَنَ وَالْحُسَيْنَ وَ عَلِىَّ بْنَ الْحُسَيْنِ وَ مُحَمَّدَ بْنَ عَلِىٍّ وَ جَعْفَرَ بْنَ مُحَمَّدٍ وَ مُوسَى بْنَ جَعْفَرٍ وَ عَلِىَّ بْن مُوسَى وَ مُحَمَّدَ بْنَ عَلِىٍّ وَ عَلِىَّ بْنَ مُحَمَّدٍ وَالْحَسَنَ بْنَ عَلِىٍّ وَالْقَائِمَ الْحُجَّةَ الْمَهْدِىَّ صَلَوَاتُ اللَّهِ عَلَيْهِمْ اَئِمَّةُ الْمُؤْمِنِينَ وَ حُجَجُ اللَّهِ عَلَى الْخَلْقِ اَجْمَعِينَ وَ اَئِمَّتُكَ اَئِمَّةُ هُدىً اَبْرَارٌ يَا فُلاَنَ بْنَ فُلاَنٍ
Okunuşu: "Hel ente ‘elel ‘ehdillezî farektena ‘eleyhi min şehadeti en la ilâhe illellahu vehdehu la şerîke lehu ve enne Muhemmeden sellallahu ‘eleyhi ve alihi ‘ebduhu ve resûluhu ve seyyid'un-nebiyyîne ve hatem'ul-murselîn. Ve enne ‘Eliyyen Emîr'- ul-Mû'minîne ve seyyid'ul-vesiyyîne ve imamun iftereżellahu ţa‘etehu ‘elel-‘âlemîn. Ve enne'l-Hesene ve'l-Huseyne ve ‘Eliy-yebnel Huseyni ve Muhemmedebne ‘Eliyyin ve Ce‘'ferebne Mu-hemmedin ve Musebne Ce‘'ferin ve ‘Eliyyebne Musa ve Mu-hemmedebne ‘Eliyyin ve ‘Eliyyebne Muhemmedin ve'l-Hesenebne ‘Eliyyin ve'l-Kâim'el-Huccet'el-Mehdiyye selevatullahi ‘eleyhim eimmet'ul-mû'minîne ve hucecullahi ‘ele'l-helki ‘ecme‘îne ve eimmetuke eimmetu huden ebrarun ya fulanebne fulan" (23)
Cümlelerin sonunda yer alan "fulanebne fulan" yerine ölen insanın ve babasının ismi söylenir. Daha sonra şunlar eklenir:
اِذَا اَتَاكَ الْمَلكَانِ الْمُقَرَّبَانِ رَسُولَيْنَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ تَبَارَكَ وَ تَعَالَى وَ سَئَلاَكَ عَنْ رَبِّكَ وَ عَنْ نَبِيِّكَ وَ عَنْ دِينِكَ وَ عَنْ كِتَابِكَ وَ عَنْ قِبْلَتِكَ وَ عَنْ اَئِمَّتِكَ فَلاَ تَخَفْ وَ لاَ تَحْزَنْ وَ قُلْ فِى جَوَابِهِمَا اللَّهُ رَبِّى وَ مُحَمَّدٌ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ آلِهِ نَبِيِّى وَاْلاِسْلاَمُ دِينِى وَالْقُرْآنُ كِتَابِى وَالْكَعْبَةُ قِبْلَتِى وَ اَمِيرُ الْمُؤْمِنِينَ عَلِىُّ بْنُ اَبِى طَالِبٍ اِمَامِى وَالْحَسَنُ بْنُ عَلىٍّ الْمُجْتَبَى اِمَامِى وَالْحُسَيْنُ بْنُ عَلِىٍّ الْشَّهِيدُ بِكَرْبَلاَ اِمَامِى وَ عَلِىٌّ زَيْنُ الْعَابِدِينَ اِمَامِى وَ مُحَمَّدٌ الْبَاقِرُ اِمَامِى وَ جَعْفَرٌ الصَّادِقُ اِمَامِى، وَ مُوسَى الكَاظِمُ اِمَامِى، وَ عَلىٌّ الرِّضَا اِمَامِى، وَ مُحَمَّدٌ الْجَوَادُ اِمَامِى، وَ عَلىٌّ الْهَادِى اِمَامِى وَالْحَسَنُ الْعَسْكَرِىُّ اِمَامِى وَالْحُجَّةُ الْمُنْتَظَرُ اِمَامِى هؤُلاَءِ صَلَوَاتُ اللَّهِ عَلَيْهِمْ اَجْمَعِينَ اَئِمَّتِى وَ سَادَتِى وَ قَادَتِى وَ شُفَعَائِى، بِهِمْ اَتَوَلَّى وَ مِنْ اَعْدَائِهِمْ اَتَبَرَّءُ فِى الدُّنْيَا وَاْلاَخِرَةِ. ثُمَّ اعْلَمْ يَا فُلاَنَ بْنَ فُلاَنٍ
Okunuşu: "İza etake'l-melekan'il-mukerrebani resûleyni min ‘indillahi tebareke ve te‘ala ve seelake ‘en rebbike ve ‘en nebiy-yike ve ‘en dînike ve ‘en kitabike ve ‘en kibletike ve ‘en eimme-tike fela tehef vela tehzen ve kul fî cevabihima: Ellahu rebbî ve Muhemmedun sellellahu ‘eleyhi ve alihi nebiyyî ve'l-İslâmu dînî ve'l-Kurânu kitabî ve'l-Ke‘'betu kibletî ve Emîr'ul-Mû'minîne ‘Eliyyubnu Ebîtalibin imamî ve'l-Hesenubnu ‘Eliyyin'il-Mucteba imamî ve'l-Huseynubnu ‘Eliyyin, eş-şehîdu bi-Kerbelâ imamî ve ‘Eliyyun Zeynu'l-‘Abidîne imamî ve Muhemmedun el-Bakiru ima-mî ve Ce‘'ferun es-Sadiku imamî ve Musa el-Kazimu imamî ve ‘Eliyyun er-Riża imamî ve Muhemmedun el-Cevadu imamî ve ‘Eliyyun el-Hadî imamî ve'l-Hesen'ul-‘Eskeriyyu imamî ve'l-Huccet'ul-Muntezeru imamî. Hâulâi selevatullahi ‘eleyhim ‘ec-me‘îne eimmetî ve sadetî ve kâdetî ve şufe‘âî. Bihim etevella ve min e‘'dâihim eteberreu fi'd-dunya ve'l-ahireti, summe‘'lem ya fulanebne fulan." (24)
Yine cümlelerin sonundaki "fulanebne fulan" yerine ölen insanın ve babasının ismi söylenir ve şöyle devam edilir:
اَنَّ اللَّهَ تَبَارَكَ وَ تَعَالَى نِعْمَ الرَّبُّ وَ اَنَّ مُحَمَّداً صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ آلِهِ نِعْمَ الرَّسُولُ وَ اَنَّ عَلِىَّ بْنَ اَبِى طَالِبٍ وَ اَوْلاَدَهُ الْمَعْصُومِينَ اْلاََئِمَّةَ اْلاِِثْنَىْ عَشَرَ نِعْمَ اْلاََئِمَّةُ وَ اَنَّ مَا جَاءَ بِهِ مُحَمَّدٌ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ آلِهِ حَقٌّ وَ اَنَّ الْمَوْتَ حَقٌّ وَ سُؤَالَ مُنْكَرٍ وَ نَكِيرٍ فِى القَبْرِ حَقٌّ وَالْبَعْثَ حَقٌّ وَالنُّشُورَ حَقٌّ وَالصِّرَاطَ حَقٌّ وَالْمِيزَانَ حَقٌّ وَ تَطَايُرَ الْكُتُبِ حَقٌّ وَ اَنَّ الْجَنَّةَ حَقٌّ وَالنَّارَ حَقٌّ وَ اَنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ لاَ رَيْبَ فِيهَا وَ اَنَّ اللَّهَ يَبْعَثُ مَنْ فِى الْقُبُورِ
Okunuşu: "Ennellahe tebareke ve te‘ala ni‘'me'r-rebbu ve enne Muhemmeden sellellahu ‘eleyhi ve alihi ni‘'me'r-resûlu ve enne ‘Eliyyebne Ebîţalibin ve evladehu'l-me‘'sûmîne el-eimmet'el- isna ‘eşere ni‘'me'l-eimmetu ve enne ma câe bihi Muhemmedun sellellahu ‘eleyhi ve alihi hekkun ve enne'l-mevte hekkun ve suale munkerin ve nekîrin fi'l-kebri hekkun ve'l-be‘'se hekkun ve'n-nuşûre hekkun ve's-siraţe hekkun ve'l-mîzane hekkun ve teţa-yur'el-kutubi hekkun ve enne'l-cennete hekkun ve'n-nare hekkun ve enne's-sa‘ete atiyetun la reybe fîha ve ennellahe yeb'‘esu men fi'l-kubûr." (25)
Daha sonra, "Efehimte ya fulan" der ve fulan kelimesi ye-rine ölen insanın ismini söyler. Daha sonra da şu duayı ekler:
ثَبَّتَكَ اللَّهُ بِالْقَوْلِ الثَّابِتِ وَ هَدَاكَ اللَّهُ اِلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ عَرَّفَ اللَّهُ بَيْنَكَ وَ بَيْنَ اَوْلِيَائِكَ فِى مُسْتَقَرٍّ مِنْ رَحْمَتِهِ
Okunuşu: "Sebbetekellahu bi'l-kevli's-sabiti ve hedakellahu ila siraţin mustekîm. ‘Errefellahu beyneke ve beyne evliyâike fî mustekerrin min rehmetih." (26)
Son olarak şu duayı da okur:
اَللَّهُمَّ جَافِ اْلاَرْضَ عَنْ جَنْبَيْهِ وَاصْعَدْ بِرُوحِهِ اِلَيْكَ وَ لَقِّهِ مِنْكَ بُرهَاناً اَللَّهُمَّ عَفوَكَ عَفْوَك
Okunuşu: "Ellahumme cafi'l-erże ‘en cenbeyhi ves'‘ed birû-hihi ileyke ve lekkihi minke burhana. Ellahumme ‘efveke ‘efvek." (27)
619- Cenazeyi kabre koyan kimsenin taharetli (=abdest veya gusül almış olması), başı açık, yalın ayak olması ve cenazenin ayakları tarafından kabirden çıkması ve ölünün akrabaları dışında orada bulunanların, ellerinin arkasıyla kabre toprak dökmeleri ve "İnna lillahi ve inna ileyhi raci‘ûn" (28) demeleri iyidir. Ölü kadın olursa, mahrem olanların ve eğer mahremi olmazsa akrabalarının onu kabre koymaları gerekir.
620- Kabrin kare veya dikdörtgen şeklinde yapılması ve topraktan dört parmak kadar yükseltilmesi, yanlışlık olmaması için üzerine bir işaret konulması, kabir üzerine su serpilmesi, su serpildikten sonra orada bulunanların ellerini kabir üzerine koyarak parmaklarını açıp toprağa batırmaları ve yedi defa Kadir suresini okumaları ve ölü için Allah'tan bağış dilemeleri ve şu duayı okumaları iyidir:
اَللَّهُمَّ جَافِ اْلاَرْضَ عَنْ جَنْبَيْهِ وَاصْعَدْ اِلَيْكَ روُحَهُ وَ لَقِّهِ مِنْكَ رِضْوَاناً وَ اَسْكِنْ قَبْرَهُ مِنْ رَحْمَتِكَ مَا تُغْنِيهِ بِهِ عَنْ رَحْمَةِ مَنْ سِوَاكَ
Okunuşu: "Ellahumme cafil erże ‘en cenbeyhi, ves'‘ed iley-ke rûhehu ve lekkihi minke riżvana. Ve eskin kebrehu min reh-metike ma tuğnîhi bihi ‘en rehmeti men sivak." (29)
621- Cenazeyi takip edenler gittikten sonra, ölünün velisinin veya velisi tarafından izinli birisinin, emredilen duaları ölüye telkin etmesi, müstehaptır.
622- Definden sonra, ölü sahiplerine başsağlığı dileğinde bulunmak, müstehaptır. Ama üzerinden bir müddet geçer ve başsağlığı dilemek musibetin yenilenmesine ve hatırlatılmasına sebep olacaksa, terk edilmesi daha iyidir. Yine üç güne kadar ölünün ev halkına yemek ikram edilmesi müstehap, onların yanında ve evlerinde yemek yenilmesi, mekruhtur.
623- İnsanın, kendi yakınlarının özellikle çocuğunun ölümünde sabretmesi, ölüyü hatırlarken "İnna lillahi ve inna ileyhi raciûn" (30) demesi, ölü için Kurân okuması, ana ve ba-basının kabri başında Allah'tan istekte bulunması ve çabuk bozulmayacak şekilde kabri sağlam yapması müstehaptır.
624- Birisinin ölümünden dolayı, insanın kendi saçını başını yolması, yüzünü ve vücudunu yaralaması, ihtiyaten caiz değildir. Fakat başına ve yüzüne vurması caizdir.
625- Baba ve erkek kardeşin ölümü dışında yaka parçalamak, ihtiyaten caiz değildir. Hatta onların cenazesinde de yakasını parçalamaması ihtiyaten müstehaptır.
626- Kadın, ölünün mateminde kan gelecek şekilde yüzünü yırtar veya saçlarını yolarsa, müstehap ihtiyat gereği, ya bir köle azat etmeli, ya on fakiri doyurmalı veya onlara giysi giydirmelidir. Yine erkek, eşinin ve çocuğunun ölümünden dolayı yakasını veya elbisesini parçalarsa hüküm aynıdır.
627- Müstehap ihtiyat gereği, ölünün yasında yüksek sesle ağlanılmamalıdır.
22 [Ey falanın oğlu falan! (Söylediklerimi) dinle ve anla.]
23 [Anlamı: Bizden ayrıldığında bulunduğun ahit üzere misin sen? O ahit: Allah'tan başka ilâh olmadığına, tek ve ortağı bulunmadı-ğına, Hz. Muhammed'in (Allah, ona ve tertemiz Ehlibeyti'ne rahmet et-sin) O'nun kulu, elçisi, peygamberlerin efendisi ve resullerin sonuncusu olduğuna, Hz. Ali'nin müminlerin emiri, vasilerin efendisi ve Allah'ın itaatini bütün âlemlere farz kıldığı imam olduğuna, Hasan, Hüseyin, Ali b. Hüseyin (Zeynelabidin), Muhammed b. Ali (Bakır), Cafer b. Muhammed (Sadık), Musa b. Cafer (Kazım), Ali b. Musa (Rıza), Mu-hammed b. Ali (Cevad), Ali b. Muhammed (Hadi), Hasan b. Ali (As-keri), "Kaim, Hüccet ve Mehdi" hazretlerinin (Allah'ın rahmeti onlara olsun) müminlerin imamları, bütün yaratıklara Allah'ın hüccetleri, se-nin imamların, hidayet imamları ve iyiler olduklarına dair şehadet et-mendir. Ey falanın oğlu falan.]
24 [Anlamı: Allah Teala tarafından elçi olarak yakınlaştırılmış (yüksek derece sahibi) iki melek sana gelip Rabbin, Peygamberin, dinin, kitabın, kıblen ve imamların hakkında sorduklarında, korkma, hüz-ne kapılma ve onların cevabında şöyle de:
"Allah, Rabbimdir. Hz. Muhammed, (Allah, ona ve tertemiz Ehlibeyti'ne rahmet etsin) peygamberimdir. İslâm, dinimdir. Kur'an, kitabımdır. Kâbe, kıblemdir. Müminlerin emiri Ali b. Ebutalib, imamımdır. Ali'nin oğlu Hasan Müçteba, imamımdır. Kerbela'da şehit edilen Ali oğlu Hüseyin, imamımdır. Ali Zeynelabidin, imamımdır. Muhammed Bakır, imamımdır. Cafer Sadık, imamımdır. Musa Kazım, imamımdır. Ali Rıza, imamımdır. Muhammed Cevad, imamımdır. Ali Hadi, imamımdır. Hasan Askeri, imamımdır. Beklenilen Hüccet, imamımdır. Bunlar, (Allah'ın rahmeti hepsinin üzerine olsun) benim imamlarım, efendilerim, önderlerim ve şefaatçilerimdir. Onları seviyor; dünya ve ahirette düşmanlarından teberri ediyorum. O hâlde ey filan oğlu filan! Bil ki:]
25 [Anlamı: Şüphesiz Allah Tealâ, ne güzel Rabdır. Hz. Muhammed (Allah, ona ve tertemiz Ehlibeyti'ne rahmet etsin) ne güzel elçidir. Hz. Ali ve masum evlatları olmak üzere on iki imam, ne güzel imamlardır. Hz. Muhammed'in (Allah, ona ve tertemiz Ehlibeyti'ne rahmet etsin) getirdiği, haktır. Ölüm, haktır. Kabirde Münker ve Nekir (denen iki meleğ)in sorgulaması, haktır. Yeniden dirilme, haktır. Dirilip yayılma, haktır. Sırat, haktır. Mizan, haktır. Amel defterlerinin dağıtılması, haktır. Cennet, haktır. Cehennem, haktır. Kıyamet gelmektedir; onda hiçbir şüphe yoktur. Gerçekten Allah kabirde olanları diriltecektir. ]
26 [Anlamı: Allah, seni gerçek söz üzerinde sabit kılsın; seni doğru yola hidayet etsin ve seni sevdiklerinle rahmet yurdunda (cennette) tanıştırsın.]
27 [Anlamı: Allah'ım! Toprağı (yerin sıkıntısını) yanlarından uzaklaştır. Ruhunu kendine yücelt. Kendi katından onu bir delile kavuştur. Allah'ım! Affını dileriz, affını dileriz.]
28 [Biz Allah'tanız ve O'na döneceğiz. -Bakara, 156-]
29 [Anlamı: Allah'ım! Toprağı (yerin sıkıntısını) yanlarından uzaklaştır. Ruhunu kendine yücelt. Onu rızana kavuştur. Kabrini, kendisini diğerlerinin rahmetinden muhtaçsız kılacak derecede rahmetinle doldur.]
30 [Biz Allah'tanız ve O'na döneceğiz. -Bakara, 156-]